Türkiye, son dönemde çatışma ve gerilim bölgelerinde çatışma ve krizlerin sona ermesi ve barışın inşası anlamında önemli bir sorumluluk üstlenmiştir. Çatışma çözümleme ve barış inşası süreçlerinin kırılganlığı[1] ve uzun yıllar süren gerilimler olduğu düşünüldüğünde, Türkiye’nin bölgesindeki barışa yönelik süreçlere önemli bir ivme kazandırdığı söylenebilir.
Çatışma çözümünün yapıcı bir temelde çatışmayı sonlandırma yaklaşımı[2] olarak ifade edildiği düşünülürse Türkiye’nin bu anlamda attığı adımlar çatışma çözümleme ve barış inşası bağlamında ele alınabilir. Türkiye’nin çeşitli yönlerden açık etkilerinin gözlendiği Suriye, Libya ve Azerbaycan’da yaşanan gelişmeler, Türkiye’nin çatışma çözümü ve barış inşası süreçlerinde sağladığı ilerlemelerin somut yansımaları olarak değerlendirilebilir.
Suriye İç Savaşında Türkiye’nin Çatışmasızlık ve Barışa Katkıları
Türkiye, Suriye’de hem terör örgütleri ile mücadele hem de muhaliflere sağlanan barış ve güvenlik ortamı açısından çatışma çözümü ve barış inşası süreçlerine önemli katkılar sunmuştur. Suriye’deki iç savaştan kaçan halka sağlanan imkanlar ve destekler anlamında Türkiye’nin insani yardımları, bölgede güvenlik ve barışın temini ve halkın temel yaşam ihtiyaçlarının karşılanması açısından önemli roller üstlenmiştir. Askeri harekatlar bağlamında DEAŞ terör örgütü ile sahada tüm yönleriyle mücadele eden tek devlet olan Türkiye, PKK/PYD terör örgütüne karşı da önemli bir mücadele sergilemiştir. Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı harekatları ile Türkiye, bölgede etkinliğini artıran DEAŞ ve PYD terör örgütlerine ağır darbe vurarak bölgenin terörden arındırılmasında önemli bir mesafe alınmasını sağlamıştır. Bu harekatların ardından icra edilen Barış Pınarı Harekatı ise bölgede oluşturulmak istenen PKK/PYD terör örgütünün terör koridoru projesini büyük ölçüde zayıflatmıştır.
Çatışma çözümü, özellikle kimlik, güvenlik, tanınma, özerklik ve adalet ile ilişkili alanlarda görülen ihtiyaçlara odaklanılarak çatışma nedenlerini ortaya koymaktadır.[3] Bu anlamda Türkiye, rejimin ağır saldırıları altında kalan Suriye muhalefetine çatışmanın nedenlerinden hasıl olan önemli destekler sağlamıştır. Türkiye’nin Suriye’deki iç savaş sürecinde belirginleşen kimlik farklılıkları nedeniyle rejimin saldırılarına maruz kalan ve ciddi güvenlik sorunları yaşayan Suriye halkına verdiği destek bilinmektedir. Bu destekler hem çatışma çözüm süreçlerinde çatışma nedenlerinin anlaşılması hem de Suriye muhalefetinin oluşturduğu temsilin desteklenerek adaletin sağlanması girişimleri açısından çatışma çözümleme süreçlerine katkı sunmuştur. Aksi takdirde Suriye rejiminin Rusya’dan aldığı destekle Suriye halkının büyük bir kesimini temsil eden muhalefete yönelik katliamlarının önüne geçilmesi mümkün olmayacaktı. Bu anlamda Türkiye’nin askeri, siyasi ve insani desteği Suriye’de kritik bir rol almıştır.
Libya’da Türkiye ile Mutabakat Sonrası Oluşan Müzakere Zemini
Libya’da benzer şekilde Türkiye’nin Ulusal Mutabakat Hükümeti ile yaptığı anlaşmalar sonrasında oluşan zemin, ülke içinde çatışan iki tarafı bir masa etrafında toplanmaya sevk etmiştir.[4] Türkiye’nin Libya ile mutabakatı sonrası bölgede meydana gelen gelişmeler, Libya’da barış ve siyasi geçiş umutlarının en üst düzeye ulaştığı bir sürecin başlamasını sağlamıştır.[5] Elbette çatışma çözümü ve barış inşası süreçlerinin barındırdığı zorluklar ve kırılganlıklar malumdur. Ancak Libya’da tarafların Wallensteen’in belirttiği gibi uyuşmazlıkları çözmeye, birbirlerinin varlığını tanımaya ve çatışmayı sonlandırmaya dönük hareket etmeleri[6] çatışma çözümleme sürecini içine alan gelişmeler olarak değerlendirilebilir.
Karabağ’da İşgalin Sonlandırılması ve Barışın İnşasında Türkiye
Çatışma çözümünde, çatışmayı derinleştiren dinamikleri ortadan kaldırmak ve çatışmada yer alan tüm tarafları tatmin edecek çözümler sunmak amaçlanmaktadır[7]. Bu anlamda Ermenistan tarafından uzun yıllardır işgal altında tutulan Karabağ’da Türkiye adil çözümden yana tavır alarak çatışmanın sonlandırılmasında önemli bir etken olmuştur. Çünkü Ermenistan hem başka bir ülkenin topraklarını işgal etmiş hem de bunun ötesinde Azerbaycan’da sivillere saldırılar gerçekleştirmiştir.[8] BM’nin çatışmanın nedenlerini bilmesine ve Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olarak gören kararlarına rağmen çözümsüzlüğe mahkûm ettiği Karabağ’da çözüm; Azerbaycan ordusunun sahada gösterdiği başarı ve Türkiye’nin verdiği güçlü destekle sağlanmıştır. Burada Rusya arabuluculuk ve barış anlaşması imzalanması konularında sürece müdahil olmuş, Ermenistan ile anlaşmalarının devreye sokulamadığı Karabağ’da uluslararası hukukun öngördüğü çerçevede kalarak sürece müdahil olabileceğini görmüştür. Rusya bu noktada pek arzu etmediği bir süreç gelişiyor olsa da sürecin içinde kalmanın daha yararlı olacağını düşünmüş görünüyor.
Çatışma Çözümü ve Barış İnşasında Kazan-Kazan ve Türkiye
Çatışma çözümü, çatışmasızlık ortamının sürdürülebilirliğinin sağlanması ve barışın korunması amacıyla çatışan taraflar arasında iş birliğini arttırmaya ve çatışmadaki taraflar açısından kazan-kazan anlayışına odaklanmaktadır.[9] Çatışmanın sona ermesi, ilerleyen süreçte pek çok sorun alanının ortadan kalkarak fırsat alanına dönüşmesini sağlayabilir. Bu da çatışmanın taraflarının içinde bulundukları zorlukları aşmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Taraflar enerjilerini askeri-güvenlik denkleminden ticaret-gelişim eksenine taşıyacaklardır. Tam da bu noktada Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev’in Türkiye, Azerbaycan, Rusya, İran ve isterlerse Ermenistan’ın yeni oluşturulacak ulaşım koridoruna katılabileceklerini ve böylelikle bölgede beşli yeni bir iş birliği platformu oluşturulabileceğini açıklaması çatışma çözümünde kazan-kazan anlayışının bir tezahürüdür. Benzer şekilde Türkiye Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ermenistan işgalindeki Azerbaycan topraklarının kurtarılması dolayısıyla Azadlık Meydanı’nda düzenlenen Zafer Geçidi Töreni’nde verdiği mesajlar barışın sürdürülmesi niyetinin açık göstergesidir. Ermeni yöneticilerin halkın kaynaklarını Azerbaycan’ın topraklarını işgal altında tutabilmek için harcadığını belirten Erdoğan, “Halbuki bu kaynaklar anlamsız müdafaa hatlarına, silahlara, gözlerini kin ve kan bürümüş yöneticilerin ihtiraslarına harcanmamış olsa bugün manzara çok daha farklı olurdu. Ermeni politikacıların bunu çok iyi tahlil edip barış ve istikrar temelinde geleceği kurma konusunda cesur adımlar atmalarını temenni ediyoruz.” açıklaması yapmıştır.
Tüm bu gelişmeler göstermektedir ki; Türkiye bölgesinde yaşanan çatışma ve gerilimlerde, çatışmaların çözümlenmesi ve barışın inşası süreçlerine önemli ve somut katkılar sunmuştur. Suriye iç savaşında terörle mücadele ve güvenli bölge oluşturma, Libya’da çatışmaları sona erdirme ve müzakere süreçlerini başlatma, Karabağ’da işgali sonlandırma ve barışı sağlama süreçlerinde sağlanan ilerlemelerde Türkiye’nin varlığı bölge için teminat olmuştur. Sonuç olarak; Türkiye, bölgedeki etkinliğini artırdıkça barışın temini ve çatışmaların sonlandırılması süreçlerine yeni katkılar sunabilir.
Mustafa ÖZTOP
[1] Fulya Köksoy, Çatışma Yönetimi Mi Yoksa Çatışma Çözümü Mü? Barış Müzakere Sürecine Teorik Olarak Yaklaşmak. Güvenlik Bilimleri Dergisi, 7(2), 203-236, 2018
[2] John W. Burton, Conflict Resolution As a Political System. Virginia, 1993
[3] John W. Burton, Conflict Resolution As a Political System. Virginia, 1993; Herbert C. Kelman, Conflict resolution and reconciliation: A social psychological perspective on ending violent conflict between ıdentity groups. Landscape of Violence, 2010, 1(1), ss.1-9.
[4] https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bm-libyali-taraflar-kara-ve-hava-guzergahlarinin-acilmasi-konusunda-anlasti/2013716
[5] https://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/libyada-petrol-uretimi-yeniden-basladi-41634613
[6] Peter Wallensteen, Understanding conflict resolution: war, peace and the global system, London: Sage Publications, 2002.
[7] Heinz-Jürgen Axt, Antonio Milososki and Oliver Schwarz, Conflict – a literature review, 2006.
[8] https://www.trthaber.com/haber/dunya/tovuz-ve-gence-neden-onemli-521349.html
[9] Ann, Sanson ve Di Bretherton, Conflict Resolution: Theoretical and practical issues, In D. J. Christie, R. V. Wagner, & D. D. N. Winter (Eds.), Peace, conflict, and violence: Peace psychology for the 21st century (p. 193–209). Prentice Hall/Pearson Education, 2001.